Sultan Mahalle

Meltem Kunt

Yıkıntılarının arasında oturduğun yerin senelerce yaşadığın ev olmasına inanmak yorucu… Taş ve ağaç parçaları görünen. Etrafımda dolaşan çocuklar benim çocuklarım, yeğenlerim. Bu yıkıntılara bakıp artık üzülememek; üzülecek bir şeyinin kalmadığını bilmek, uyuşmuş bir beyni bile bile taşımak gibi…
Sultan Mahallesi’nde büyüdüm ben. Annem de burada büyümüş. Bilinen adıyla Sulukule’de. Evlendim ve başka yere gelin gitmedim. Kocam buraya benim yanıma geldi. Buradaki insanlarla birlikte yaşadık. Tüm mahallenin namazını kıldığı cenazeleri, kapı önünden geçirilen söz tepsilerini, ata binmiş sünnet çocuklarını beraber gördük… Tüm bunların can bulduğu sokakların köşelerinde başka yıkıntılar var şimdi. Kentsel dönüşümle beraber harabeye dönüştük.


Yıkıntıların arasından odunları toplayıp yakacak çıkaran benim kocam. Evimizden kalanların son parçalarını da toplayıp gideceğiz. Yerlerine yapılan evlere, hayatımız boyunca ödeyeceğimiz borçlarla dönene kadar...
Burada yaşamak çoğu zaman yorucu… Siz daha ağzınızı açmadan hakkınızdaki yorumlarla baş başa bırakılırsınız. En basitinden Çingenesizdir. Ben değilim. Olmak da ağrıma gitmezdi. Birlikte yaşadık çünkü biz.  Âdetlerimizi, komşuluklarımızı hep beraber yaşattık. Kendini bilmezler yollardan, sokaklardan tüm kadınları fuhuş yaptıkları için toplayıp götürdüklerinde beraber itiraz ettik. Her şey güllük gülistanlık değil elbet. Ancak herkes kendi yaşamını kendi çevresinde yaşadı buralarda. Birbirini tasvip etmeyenler karışmadılar birbirlerine. Yaşam alanlarına müdahale etmeden, en çok da rahatsızlık vermekten korkarak dengemizi bulduk devamlı.
Burada yaşıyorsan eğer karakoldaki polisin, belediyedeki memurun hatta okuldaki öğretmenin senin için neler düşündüğünü bilirsin. Yapılacak işinin yapılması için didinir, okulda çocuklarını hâkim hanımın, doktor beyin çocuklarının yanında unutmaya meyilli öğretmenle didişirsin. Birçoklarından daha dirençlisindir o yüzden. Hakkını bilmen gerekir çünkü senden başka ona sahip çıkacak yoktur.
Evinin içinde olanı kendin bilirsin. Sevdiğin sevmediğin, hak ettiğin hak etmediğin her şeyi sokak kapının arkasına saklarsın. Çocuğuna alamadığın eşyayı, annenin şikâyetini, evinin tamir bekleyen yanlarını bilir çözümünü kendin ararsın. Paran olduğunda en iyi giysiyi, en iyi eşyayı alır; olmadığında küçüklükten öğretildiği gibi sağlığına şükredersin. Sevdiğin adamı görürsün karşında. Ailesinin sözlerini düşünürsün. Onun ihanetini affedip affedemeyeceğini sadece kendine sorabilirsin. Sözler ararsın ve eğer o söz verilmişse hakkıyla bulursun.
Şimdi buraları görmeye gelenlere yıkıntıları tanıtıyorum. Burası benim evim. Aşağıdaki ağacın yanındaki annemin, şu yarısı yıkılmış yeşil duvar kardeşimin…  


Fotoğraf: Meltem Kunt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder