Kasten Adam Öldürmek

Kaya Tokmakçıoğlu

- … Sonra bıçağı sağ böğrüne sapladım. 
Sesi hafif titriyor. Bunca yılın acısını saniyelere sıkıştırmak müm-künmüş gibi. İsmi Nermin. İlçedeki genelevde çalışıyor. Dar omuzları, önceden iki çocuk taşımış kalçaları ve yıpranmış cildi insanın ilk bakışta onu daha yaşlı zannetmesine sebep. Nadiren gül-düğünde gerçek yaşı ortaya çıkıyor. Üst dişlerini alt dudağına geçirip sağ elini yumruk yaparak konuş-maya devam ediyor.
- Bana orospu dedi. Bana kimse orospu diyemez hâkim bey.
Bir cumartesi öğleden sonrası. İlçedeki genelevin her zamanki sakinliğinden eser yok. Nermin, 103 numarada yere serdiği adamın yanında. Elinde ucundan kan dam-layan sustalı, gözleri boş bakan adama bakıyor. Genelevdekiler çığlık çığlığa. Tepişmeleri duyan Mama Macide odaya girdiğinde karşılaştığı manzara karşısında şu ifadeleri veriyor.


- Müessesemiz, hâkim bey. Ta-rihinde ilk defa bir cinayete tanık oluyor. Kızlarım, hepsi birbirinden akıllı, güzel. Özellikle Nermin. Bana ilk geldiğinde henüz bir genç kızdı. Bütün bunlar nasıl oldu anlayamıyorum. Nermin, bir dedi-ğimi iki etmez. Müşterilerine karşı her zaman kibardır. Buraya gelenlerin büyük bir bölümü de onun için gelir.
- Lafı dolandırma Macide hanım. Sadede gel.
Hâkimin sesi tok. Dava beş buçuk aydır sürüyor. Bu dördüncü duruşma.
- Şey, yani nasıl desem?
‘Suçsuzdur Nermin’ diyemiyor Macide Hanım. İnce bir hesap peşinde anlaşılan. Söz sırası şimdi İshak Bey’de. 
- Bu olay beni çok etkiledi hâ-kim bey. Remzi otuz küsur senelik arkadaşımdı. O gün, onu orda sere serpe ve kanlar içinde görmek gerçekten korkunçtu. Başka ne diyebilirim ki?
İshak Bey, evli, iki çocuk babası, Yahudi bir iş adamı. Mahkeme salonunun arkasında karısının oturmasından olsa gerek, geneleve ayda bir uğradığını söyleyemiyor. Demir tüccarı kendileri. Remzi Bey ile her ayın ikinci cumartesisi Mama Macide’nin konağına uğra-yıp, sonra kafa çekmeye giderler-miş bu hazin olay olmadan önce.
- Remzi çok iyi bir insandı. Kimseye bırakın afedersiniz orospu, eşşoğlueşşek dediğini ömrübillâh duymamışımdır. Yalan söylüyor bu kadın hâkim bey, en yakın dostumu öldürdüğü yetmi-yormuş gibi bir de ardından iftira atıyor. Yüce Türk adaletinin vereceği karar sadece vicdanımızı rahatlatacak olsa bile kendisinin cezaandırılmasını istiyorum.
- Yargıya müdahale etmeyin İshak Bey. Mahkeme sonucu adalet yerini bulacaktır.
Nermin kin saçan gözlerle İshak Bey’e bakıyor. Aklında sekiz yaşındaki kızı ve dört yaşındaki oğlu. Oğlunun kimden olduğunu bilmiyor Nermin. Kızı ise yanılmı-yorsa o genç postacı delikanlıdan. Aldırmamış çocuklarını. İnancına göre günah. Çocuklar annesinde yatıp kalkıyor beş buçuk aydır. Kız az çok farkında olan bitenin de oğlan “Annem ne zaman gelecek?” diye soruyor dedesine. Dede ne diyeceğini bilemiyor. Kızının “bataklığa” düştüğünü duyduğu o gün, her daim aklında. Utanıyor mahallede yürürken; o günden beri kahveye uğradığı da yok. Yine de reddedemiyor Nermin’i, can bu. Bununla birlikte duruşmalara katılamıyor, yüreği dayanmaz ki kızının “bir de” katil olmasına.
Mahkeme salonunda ağır bir sessizlik. Hâkim Beste’yi tanıklık yapması için çağırıyor. Beste: Nermin’in canı ciğeri. Üstünde çiçek desenli, çingene pembesi bir elbise; ayağında salonda yankılanan topuklu ayakkabıları ile geçiyor tanık kürsüsüne.
- Bu adam, bu adam var ya hakim bey… Bu ne idüğü belirsiz herif Nermin ablamı tahrik etti.
- Kızım terbiyeni topla, burası mahkeme salonu.
- Nermin ablam uçan kelebeği incitemez hakim bey. O gün her cumartesi öğleden sonra olduğu gibi bu Remzi denen herif ile Nermin ablam odaya çıktılar. Beş on dakka içinde bir bağrış, tepinmeler. Çıktım yukarı, kapının önünde dinlemeye koyuldum iki-sini. Remzi bağırıyor ablama: “Ulan, ben senin gibi on karıyı cebimden çıkarırım. Bir de gelmiş bana afra tafra yapıyorsun. Orospuya bak be!” Ablam deliye dönüyor: “Ne dedin lan sen bana? Çabuk geri al söylediğini”. Karşı-daki cevap veriyor: “Almazsam noolur ha? Orospu!”. Birkaç saniye sonra bir ah sesi. Sonra ahşap döşemeden çıkan bir gümbürtü. Dayanamayıp içeri girdiğimde ablamın elinde bir bı-çak ve bu Remzi denen herif yerde sere serpe. Bizler onurumuza çok düşkünüzdür hâkim bey. Ne el, ne de bel yarası acıtabilir canımızı. Ablam masumdur.
Nermin’in gözleri parlıyor. Kalkıp öpesi geliyor Beste’sini. Aynı anda Beste’nin konağa ilk geldiği günün gecesi odada nasıl hüngür hüngür ağladığını hatır-lıyor. “Hayat alışkanlıklardan iba-ret” demişti ona o gece. “Buna da alışıyor insan, merak etme”. Oysa Beste bu. Onur söz konusu oldu mu Nermin ablasını hiç aratmaz. Alışamaz buna, Nermin de bunu gayet iyi biliyor.
Salonda hafif bir uğultu. Hâkim susturmaya çalışıyor her bir kafadan çıkan sesleri. Konuşma sırası şimdi Yusuf’ta. Hani şu bundan tam on bir yıl önce Nermin’i ilk defa gördüğünde ona sırılsıklam âşık olan Bakkal Yusuf.
- Biraz bize Nermin’i anlatır mısın Yusuf? Nasıl biridir gündelik hayatta kendisi?
Yusuf on bir yıl boyunca edemediği itirafları etme şansına sahip şimdi. Neler diyeceğini bile-miyor. Kafası darmadağın. Kalbi güm güm atıyor.
- Hâkim bey, Nermin hanımı bundan tamı tamına on bir yıl önce tanıdım.
Aklında Nermin’in ikinci kattan sarkıttığı alışveriş sepetine fazladan koyduğu yumurtalar. Bir gün sepe-te eklediği bir demet papatya ve sonrası Nermin’in yanağına kon-durduğu saf bir öpücük. O günün akşamı karnına ağrılar girmişti Yusuf’un. Ama olmadı işte. Hayat ikisini ortak bir noktada buluş-turamadı.
- Kendisi, hayatım boyu tanı-dığım en düzgün insanlardan biridir. Çocukları için varını yoğu-nu ortaya koymuştur.
Bu anda bakışları Nermin’i buluyor Yusuf’un. Işıldayan göz-lerle bakıyor ona. Neden bu tereddüt? Nermin’in bir hayat kadını olması mı onun duygularını özgürce ifade etmesini engelleyen? Yoksa geç kalmışlığın verdiği pişmanlık mı? Aklında Nermin’in kızına hediye ettiği çikolatalar, oğluna söz verip de alamadığı bisiklet; gözleri hafifçe nemleniyor Yusuf’un. Nermin beraat ederse belki yeni bir hayat kurabilirler. Bakkallığı bırakır, çocukları da alıp memleketine yerleşebilirler belki.
 - Onun bir suçu yok hâkim bey. İnanın buna.
Hâkim ‘doğrusunu ben bilirim’ der gibi bir ifadeyle Yusuf’a bakı-yor. Yusuf, boynu bükük yerine geçmek zorunda kalıyor. Son ola-rak sıra tekrar Nermin’de. “Bitsin artık bu işkence” diyor içinden.
- Bütün bunlara eklemek iste-diğin bir şey var mı?
Daha söylemek istediği o kadar çok şey var ki. Sesi çıkmıyor, sözcükler boğazında düğümleni-yor. Son bir gayret ve ağzından birkaç sözcük dökülüyor. 
- Bir daha başıma böyle bir olay gelse, gene o kişiyi öldürürdüm hâkimim. Ben orospu değilim. Anlıyor musunuz? Değilim ve suçsuzum.
Hâkim düşünceli, elleriyle başını kaşıyor. Yanındaki yardımcılarıyla fısıldaşmalar. Bu sırada salonda ölüm sessizliği ve birkaç dakika sonra karar açıklanıyor.
- Yaz kızım! Sanık Nermin Alptekin’in ‘kasten adam öldür-mek’ suçundan Türk Ceza Kanu-nu’nun 448. maddesi uyarınca müebbet hapsine…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder