Küfür

Engin Sansarcı
Küfür, cinsel göndermeler içeren bir söylem türüdür. Küfürler, nesneli ve nesnesiz olmak üzere ikiye ayrılır. Nesnesiz küfürler genellikle zararsız olup, yalnızca bazı durumlarda ayıp olarak görülür. Nesneli küfürler ise aynı anda hem hakaret, hem de tehdit anlamı içerebilen tek söylem türüdür.
Her ne kadar çoğunlukla erkekler tarafından kullanılsa da, küfür eden kadınlara da rastlamak mümkündür. İster bir erkek isterse de bir kadın tarafından kullanılsın, küfür her zaman bir erkek bakış açısının ürünüdür. Küfür olarak kullanılan sözcük grubu küfrün muhatabı olan kişinin birinci dereceden yakını olan bir kadını veya muhatabın kendisini hedef alabilir. Her iki durumda da değişmeyen tek şey, küfrün temelinin erkek cinselliğine dayanmasıdır.


Bütün küfürler, insan türünün çiftleşmesinde erkeğin eyleminin, çiftleşmenin diğer katılımcısı olan kadın açısından bir çeşit cezalandırılma olduğu varsayımına dayanır. Fakat bu varsayım, küfre konu olan eylemin gerçekten uygulandığı durumlarda görmezden gelinir. Bu çarpıklık, rahmetli Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı ‘Salako’ adlı filmde, Salako karakterinin, kendisini kaçıran Emine’nin birlikte olma teklifine ‘ama sen bana bir kötülük yapmadın ki!’ karşılığını verdiği sahnede hicvedilmiştir.
Kadınların kadınlara ettiği küfür genellikle niteleme şeklindedir ve rekabet odaklıdır. Erkeklerin kadınlara ettiği küfür muhtemelen başlamak üzere olan bir fiziksel şiddetin habercisidir fakat pek sık rastlanmaz. Kadınların erkeklere ettiği küfür ise genellikle kısa ve dolaylı küfürlerdir ve muhatabı tarafından fazla ciddiye alınmaz. İçerisinde pek çok çelişki barındıran ve asıl üzerinde düşünülmesi gereken küfürler, erkeklerin hemcinslerine ettiği küfürlerdir.
Bütün erkekler yakınlarına karşı sevgi ve bağlılık hissetse de, yakını olan kadınlara karşı ayrıca bir de sahiplenme duygusu taşırlar. Bir erkeğin hemcinsine ettiği küfür genellikle muhatabın sahiplenme duygusu taşıdığı kadınları hedef alır. Bu tarz küfürler karşı konulamaz bir meydan okumadır. Bir erkeğin böyle bir küfre karşılık vermemesi, çok nadir olarak ve ancak hayati bir tehlike algılaması durumunda mümkündür.
Bir erkeği aşağılamanın en garanti yoludur sahiplendiği bir kadın üzerinden küfür etmek. Vurgulanması gereken nokta şudur ki, küfrün nesnesi olan kadın aşağılanmak istenen asıl kişi değildir. Küfrün kurgulayıcısı olan zihniyet, küfrün nesnesi olan kadını aşağılamaya gerek duymaz, çünkü ilgili nesnenin kadın olduğu için zaten aşağılık olduğunu varsayar. Aynı zihniyet,  bilinçaltında kendi sahiplendiği kadınlar için de aynı düşünceye sahiptir ve onların aşağılıklarının başkaları tarafından dillendirilerek kendisinin aşağılanmasından sürekli korkar.
Erkeklerin hemcinslerine ettiği küfürler içerisinde, muhatabın yakını olan kadınların nesne olarak kullanılmadığı küfürler görece daha az tehditkârdır ve daha kolay duymazdan gelinebilir. Fakat bu tarz küfürler kendi içerisinde daha fazla çelişki barındırırlar. Küfür olarak kullanılan kelime dizisi içerisinde dolaylı da olsa bir kadından bahsedilmemesine rağmen, çiftleşme eyleminde erkeğin oynadığı rolün çiftleşmenin diğer katılımcısı olan kadın açısından bir çeşit cezalandırılma olduğu varsayımı varlığını korumaya devam eder. Kadının olmadığı bir yerde ‘kadın cezalandırmak’ ise ancak küfrün muhatabı olan erkeği ‘kadınlaştırarak’ mümkün olur. Kadını ‘insanın erkek olamayanı’ olmaktan ötürü aşağılık olarak gören zihniyet, düşmanı olarak gördüğü erkeğin ‘erkekliğini’, kavramsal olarak da olsa, elinden alarak onu aşağılık olma durumuna hapsetmeyi amaçlar.
Bir erkeğe doğrudan küfür edildiğinde, her ne kadar var olmasa da, muhatabın bedenindeki ‘dişi üreme organı’ konu edilir. Küfür eden kişinin gerçekçi olmak gibi bir kaygısı yoksa bu çelişkiyi önemsemez. Kişi eğer daha gerçekçi veya yaratıcı küfürler etmek istiyorsa muhatabın bedenindeki pek çok organı, ‘dişil organlar olması’ imasıyla birlikte kullanabilir. Fakat bu durum küfür eden kişiye beraberinde büyük bir zorluk getirir. Erkek bedenindeki tek bir organ hariç bütün organlara, kadını doğuştan aşağılık olarak gören zihniyet tarafından gerekirse ‘dişilik’ atfedilebilir. Dolayısıyla, bu tarz yaratıcı küfürlerin sonu asla gelmez ve küfür eden kişi amacına tam olarak ulaştığını asla hissedemez.
Küfrün içsel anlamı, kadınların dünyasında aynı şekilde vücut bulmaz.  Kadınların düşünce yapıları gibi kavramsal algıları da erkeklerden farklıdır. Örneğin kadınlar erkeklerin hemcinslerine ettiği küfrü homofobik bir hakaret olarak algılarlar fakat aslında durum böyle değildir. Kadınlar küfrün erkek dünyasındaki anlamını tam olarak kavrayamazlar. Belki de bu yüzden erkek düşünce yapısının sağlıksız bir ürünü olan küfrü zaman zaman kullanırlar. Erkekler kadınların küfür etmelerinde bir çelişki algılasalar da, genellikle bunun küfür eden kadınların ‘erkeklerin dünyasına uyum sağlama çabası’ olduğunu düşünüp önemsemezler.
Erkeklerin küfür karşısında takındıkları tavır kadınlarınkinden çok farklıdır. Küfrün muhatabı olan bir erkek, aldığı tehdide kayıtsız kalmakta zorluk çeker. Bir küfre muhatap olduğunda genellikle buna daha şiddetli bir küfürle karşılık vermeyi seçer. Vereceği karşılık kendi pozisyonunu zora sokacaksa veya hayati bir tehlikeyle karşı karşıya kalacağını düşünürse, karşılık vermek yerine oradan uzaklaşmayı da düşünebilir. Bir erkeğin muhatap olduğu küfre karşılık verme veya küfür eden kişiden kaçma gibi bir şansı yoksa kişi işkence görüyormuşçasına acı çekebilir. Kişinin bulunduğu yerde kendi rızası dışında tutuluyor olması ve kendisine küfür eden kişinin toplumun tümü tarafından kabul gören bir otoriteye sahip olması durumu buna bir örnektir.
Ordu bünyesinde zorunlu askerlik hizmetini yerine getirenlere küfür edilmemektedir.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder