Görüşürüz

Engin Sansarcı

 “Seni anlıyorum, ama anlamak istemiyorum!”
“Anlıyorum”
***
Turuncu renkliydi. Üzerinde kırmızı noktalar vardı. Sol tarafı yırtıktı ama belli olmuyordu. Ondan ayrılmak fikrini bir türlü kabullenemiyordum. Termodinamiğin yasalarını kavrayabilecek yaşta değildim. Eskimişti ve annem ondan kurtulmam gerektiğinde ısrarlıydı. Tamam, yalnızca bir çekyattı, ama benim ilk yatağımdı.
***
“Beni sahiplenmeni istedim”
***
Sen başla, dedim, hayır sen başla, dedi. Sabahın altısında telefon mesajıyla ayrılmanın hiçbir özrü yoktu. Sıkıldım, dedim. Senden değil, ilişkimizden sıkıldım. Hayatıma bu kadar karışmandan sıkıldım. Ben olmandan, sen olmaktan sıkıldım. İkimiz de haklıydık, ama bunun bir önemi yoktu.


***
“Aramızdaki yaş farkının bu kadar sorun olabileceğini düşünmemiştim”
***
O beni çok sevdiği için mi, yoksa ben onu çok sevdiğim için mi en iyi arkadaşımdı, bilemiyorum. Babasının tayini çıkmıştı, ve taşınacaklardı. Yarın, dedim, saat tam onikide, okulun bahçesinde, unutma! Ertesi gün erken kalkmıştım. Uzun kulaklı tavşanı izliyordum televizyonda. Bittiğinde saat yarımdı! Hava kararana kadar okulun bahçesinde dolaştım. Ben onun yerinde olsam, diyordum içimden, en az bir saat beklerdim. O gün bugündür onu arıyorum. Özür dilemek için aradığımı sanırdım. Yanılmışım. “Gelemedim, kusura bakma” dediğini duymak için arıyormuşum onu.
***
“Başarısız oldum, ona üzülüyorum”
***
Dursun’un Temel’e borcu varmış. Ödememiş. Mahkemelik olmuşlar. Dursun demiş ki, “ben bu adamı tanimayrum”. Temel’in suratı asılmış ve şöyle demiş: “haçen o zaman ben onu hiç tanimay-rum”. O ortamda bu fıkraya gülmek zalimce geldi ama kendime engel olamadım. Komikti. Sanırım Dursun ben oluyordum. Ve o benden alacaklıydı. Fakat zaten bu yüzden ayrılmak istememiş miydim?
***
“Sana hak veriyorum, ama keşke vermeseydim…”
***
Defalarca ayrılmıştık. Demek ki becerememişiz. Ayrılmayı becerememek en naif ve aynı zamanda acı veren zayıflığı insanın. Haklıydın, dedim, bütün kabahat sende değildi. Seni değil kendi zayıflığımı affedemedim ben. Beceriksizliğim bu yüzden. Ayrılmak için masadan kalktık. Korktuğumu anlamamış olmasına imkân yok. Ayakta, on saniyeden fazla hareketsiz ve konuşmadan durmanın ne anlamı olabilir ki başka? Bir yıl gibi gelen o on saniyeyi o bitirdi. Benden daha cesurdu demek ki. Belki de vefasındandı, daha fazla acı çekmemi istemedi.
***
“At sahibine göre kişner!”
***
Böyle demiş bir erkek ona. Gerektiğinde “sus be kadın!” diyebilmeliymişim. Olgun erkek olmanın bu olduğunu anlattı bana uzun uzun. Hep olmaktan kaçtığım o şey, olgun erkek, yine bulmuştu beni! Benim o olmak istemememe inat, o ben mi olmak istiyordu yoksa? Tansiyonum çıktı herhalde, saçmalıyorum. Sahi, eve gidince tansiyonumu ölçeyim bari. Neyse, boşver…
***
“Söyleyecek fazla bir şey kalmadı aslında…”
***
Abi, dedi, evleniyorum. Yutkundum. Ama sen benim kardeşimsin, demek istedim, diyemedim. Anlamsız olurdu. Kız kardeşler evlenince kardeşlikten istifa etmezler! Yoksa ederler mi? Tüm gece ağlamak bir şeyi değiştirmezdi tabii ki, ama yine de ağladım.
***
“Sana aldığım o kemanı kafanda kırmak istedim”
***
Hayatımda yaşadığım en güzel doğum günüydü. ‘Strangers in the night’ şarkısını ezbere söyledik birlikte. Boğaz hiç bu kadar güzel parlamamıştı gece karanlığında. Hayatımda gördüğüm en kalın puroyu o gece içtim. Ona o gece için teşekkür etmekten korktum, çünkü hiçbir teşekkür o geceye değecek kadar içten olamazdı.
***
“Artık büyümen gerek. Yoksa yanında kimse olmaz.”
***
Yasak elma mı, kutsal kâse mi? Tüm yalnızlığımın sorumlusu o belki. Her korkumda onun imzası var. Her kimliğimde de ondan bir iz. Sanki ak sakallı bir dede rüyama girip, “bana neden korktuğunu söyle, sana ne olduğunu söyleyeyim” diyor. Sanki ben sıvıyım da, korku kabımın şeklini alıyorum.
***
“Her şey senin bağlanmakla ilgili sorun yaşamandan kaynaklanıyor!”
***
Benden beklediği bağlılık düzeyi bana ağır gelmişti. Ona sormadan plan yapamamaya dayanamıyordum. Ben bağlılığı sadık kalmak zannetmiştim, meğer daha fazlasıymış. Yapamadım. Bir erkeğin çok kolay verebilmesi gereken sözleri veremedim. Hayatlarımızın farklı dönemlerini yaşıyorduk ve ben daha büyümemiştim.
***
“Her şey iyi gidiyordu, bir anda nasıl bu hale geldik?”
***
 “Neden?” diye sordu ağlamaklı. “Çünkü sen beni aldattın, ve ben seni affedemiyorum” dedim. Bu kadar kolay yalan söyleyebileceğimi bilmiyordum. En başından beri affetmek istememiştim zaten. Hepsi bir plandı: intikam planı! O da benim gibi üzülecek ve acı çekecekti. Ayrılmadan önce, batan güneşe doğru son adımlarımızı atarken benim de ağlayabileceğimi hesap etmemiştim. Hayır, o kadar da zalim değilmişim…
***
 “Seninle hiç yakın olamadık, hep kaçtın benden”
***
Bunu biliyorum. Hayatıma birisini sokamama özrüm var benim. O sokuldukça ben kaçtım. Kaçtıkça daha çok korkuttum onu. Korktukça daha sıkı tuttu beni. Sıktıkça daha çok kaçtım ondan. Beceriksizliğimle yine üzdüm onu.
***
“Kalkalım artık, yapacak işlerim var”
***
Ne zaman geri geleceklerini sordum anneme. Hiç gelmeyeceklermiş. Mahalle arkadaşlarımın arasında en çok sevdiğim kişiydi Barbaros. Bundan sonra başka bir yerde yaşayacaklarını hatta televizyonlarını bile oraya götüreceklerini öğrendiğimde hem şaşırmış hem de üzülmüştüm. Onları ve eşyalarını götürecek kamyon yola çıkarken son kez el sallayacağımı öğrendiğimde günlerce bunun provasını yaptım odamda. O gün gelip çattığında ise heyecandan elimi kaldıramayıp, sadece bakabilmiştim giden kamyonun arkasından.
***
“Özleyeceğim seni, biliyorum…”
***
İçimden böyle dedim. Yüksek sesle söylemek istedim, fakat korktum. Islanmış göz görmeye dayanamıyorum. Karşımda onlara bakmam için sabırsızlıkla bekliyorlar. Özür dilerim, diyorum içimden, sizleri ıslatmak istememiştim.
***
 “Görüşürüz… Görüşmeyiz de, lafın gelişi…”
***
Tek gözü sönük düldülümle yollardayım. Beni bekleyen evimden başka gidecek yerim yok. Yine yalnızım işte. Hep istediğim şey bu değil miydi? Özgürlüğüm! Ne zaman elde etsem, değerini yitiren can dostum! Üzülme, dedim, yazacağım bunları. İnsan içinde yaşadığı dünyayı yazar. Benim hiç polisiye bir dünyam olmadı. Bu yüzden polisiye yazamam. Olsun. Kendi dünyamı yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder