Eğin (Kemaliye)

Didem Çınar - Murat Engin Ünal


Burası bir ada, denizinin Fırat olduğu… Şu dağların ardında Fırat’ın dolambaçlı bir kolu daha var sanki… Karşısı da komşu ada, kanyonun öbür yakası, taş yolun ev sahibi… Burası herhangi bir anakaraya ait olamaz. Olsa olsa bir ada, yalıtılmış, korunaklı…
Atletik bünyemle Kemaliye Doğa Sporları Şenliği’ne katılmaya heves ettim. “Ata sporumuz tracking (dağ bayır tırmanma) ve rafting (azgın sularda bota binme) yaparım sonra da keyfime bakarım”  anlayışıyla katıldım. “Yürüyüş ayakkabım yok, ya kayarsam” diye düşünürken, 10-70 arası yaş ve spor-sandalet arası ayakkabılılar grubuyla düştük dağların yoluna. Daha önce bir spor şenliğine katılmışlığım yok, o yüzden spor şenlikleri hep mi böyledir bilemiyorum ama ben Eğin’i yerden göğe sığdıramazken “İyi de her şenlikte bu böyledir” diyecek olursanız Eğin’in dağlarından, Fırat’ından ve insanlarından tokat gibi cevaplar yükselebilir.
Eğin’de yaşamın kaynağı Fırat. Ağaçlara, börtü böceğe, kuşa balığa ve Eğinlilere suyunu, biz ziyaretçilere de dağlarla birlik olup fevkalade kanyonlarını ve manzaralarını bahşetmiş. Gündüz ayrı akşamüzeri ayrı, sağ tarafından ayrı sol tarafından ayrı güzelliklerini hiç esirgememiş. Esirgememiş, esirgememiş ama kolları batıya fazla uzanamadığından, batılılar pek mâsimemiş. Televizyonlarda dizilerin filmlerin arasında ona yer vermemişler. İnsanlar da onu haritadaki mavi bir çizgi sanmışlar. Ama Fırat aldırmamış. En alçak gönüllü haliyle güzelliklerini sunmaya devam etmiş. Hoşlukların yanında insanlara zorluklar da sunmuş. Gene dağlarla el ele verip komşu köyleri birbirinden ayırmış, geçit vermemiş. Bu zorluklar oranın insanını etkilemiş, insanlarını da Fırat’ın kendi gibi alçak gönüllü yapmış. İnsanlara sabırlı olmayı ve azmetmeyi öğretmiş. Dağlar, 130 yıl da sürse, azmedince içinden yol geçirmelerine izin vermiş. Ortaya 13 km’lik muhteşem taş yol çıkmış. Azmetmeyi Fırat’tan öğrenen Eğinliler, batının ilgisizliğine karşı da azmetmiş ve büyük zorluklarla ve çok büyük çabalarla iptidai de olsa kitap ve filmlere konu olan bir köprü yaparak ayrı köyleri de birbirine kavuşturmayı başarmışlar. Ancak buradaki ayrılıklar bir tek Fırat’tan ve Munzur Dağları’ndan kaynaklanmamış.

Eğinlilerin anlattığına göre mübadelelerden önce Rumlar, Ermeniler, Türkler ve belki daha bahsi geçmeyen halklar bir arada yaşıyorlarmış (Anadolu’nun diğer yerleşim yerleri gibi). Her yerde Ermenilerin ve Rumların izleri var ama kendileri yok.
- Bu güzel evi yapan Ermenilerin şimdi burada olamaması ne kadar üzücü!
- Evet Ermenilerin izi var ama, mesela şu minderler Türk motifleri, kapı tokmağındaki hilal ve yıldız motifleri Selçukluların…
Renkleri eksilen çoğu kent gibi Eğin de almış nasibini muhafazakâr milliyetçilikten… Değişen tek şey halkların terk edişi olmamış. Cumhuriyet’le beraber ismi de değişmiş Eğin’in, Atatürk’ün adı verilmiş ve Kemaliye olmuş. Ne güzeldir ki, Eğin ismi de hâlâ kullanılmakta. Eğin’in belki de en dikkat çeken özelliği, kapı tokmakları. Hem motif olarak hem de işlevsellik bakımından tarihî ve orijinaller. Kapılarda iki farklı tokmak var, erkekler için tok sesli, kadınlar için de ince sesli tokmak. Ev sahibinin gelen misafirin cinsiyetini anlaması için... Eğinli bir ağabeyden öğrendiğimize göre tokmakları yapan Rum bir ustaymış. Mübadele döneminde Eğin’i terk etmek istememiş ve halk onu saklamış. Ortalık yatışınca da tokmak yapımına devam etmiş, bir yandan da çırak yetiştirmiş.
Gelelim şenliğe… Şenliği düzenleyenler, hedef kitle olarak sporcuları değil herkesi seçmiş. Genelde faaliyetler her yaştan, engelleri olmayanların katılabileceği nitelikte. Baraj gölünde kanyon manzaralı bot safari ve c-kayak, basit doğa yürüyüşleri, civar köy gezintileri, akşam açık hava eğlenceleri, gökyüzü gözlemleri, çadırda uyuma, uçurtma uçurma, cirit oyunu ve base jump ile yamaç paraşütü gösterileri izleme gibi etkinlikler yapıldı. Bunların yanı sıra, ilgilenenler tecrübeli bir ekiple kaya tırmanışı yapmaya gittiler. Fotoğrafçılıkla ilgilenenler Fotosafari adıyla düzenlenen yarışmaya katılıp şenlik boyunca çektikleri fotoğrafları usta fotoğrafçılardan oluşan jürinin beğenisine sundular. Tüm şenlik boyunca hemen hiç ulaşım, bot veya c-kayak kiralama bedeli ödemedik. Katıldığımız etkinliklerin hepsinde oldukça eğlendik, manzaraya ve heyecana doyduk, iyi insanlarla tanıştık, sohbet ettik. Tüm günün sonunda da Eğin’in kadınları tarafından yapılan lezzetli Eğin yemekleri yedik.
Eğin hâlâ turizmde hak ettiği yeri bulabilmiş değil. Bu nedenle de tüccar zihniyeti hâlâ oralara uğramamış. Tam da bu yüzden bir an önce Eğin’e gitmeli. Ümitsiz değilim ama olur da değişirse çehresi -daha önceleri değiştiği gibi- en azından bu halini görmeli. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder