Bir Parça

Murat Engin Ünal 

- Bizi burada sigortasız çalıştırıyorlar.
- Ne! Nasıl olur böyle bir şey…
- Vallaha öyle.
Kendini iyi hissetmediği için işten erken dönmüştü. Apartman görevlisinin hanımı bir senedir, iki haftada bir olmak üzere temizliğe geliyordu evine. Güvendiğinden –bir de kıymetli eşyası olmadığından– anahtarı bırakırdı Çilay Hanım’a. Pek karşılaşmazlardı o yüzden. Sabahtan parasını tezgâhın üzerine bırakır çıkardı evden. Enerjik, şişman ve konuşkan olan bu kadını severdi. Minnetle karışık bir suçluluk duygusuyla normalin biraz üzerinde ücret verirdi. Gene de bu içini rahatlatmaya yetmezdi. Keşke ona maddi olmayan bir yardımda bulunabilseydi. Bir keresinde çocuklarına matematik anlatabileceğini söylemişti. Hiç anlatmadıysa da bu teklifi etmiş olmak daha sonraları içini rahatlatacaktı.

Çilay Hanım da onu severdi. Bu bekâr çocuğun evini oğlunun evi gibi toparlar düzenler, ender karşılaşmalarında ona dertlerinden, bir de apartmandaki genç kızlardan bahseder, bir tanesini ise ciddi ciddi ayarlamaya çalışırdı. 4 tane oğlu vardı. Kendisinin okuma yazması yoktu, ama onları okutmaya çalışıyordu var gücüyle. Üçüncünün haytalığına veryansın edip ufaklığın onun gibi olmadığına dair ipuçları gördüğü için şükrediyordu. Çocuklarının sorunlarının kaynağından bahsediyor, anne ve baba olarak yeterince ilgi gösteremediklerini söylüyor, okumuş birçok annenin farkında olmadığı şeyleri anlatıyordu. Apartman yönetimiyleyse sorunları vardı. Sakinler memnun değilmiş Memduh Efendi’den.
- Şimdi de kovmak istiyorlar.
Birkaç ay sonra apartmanın girişindeki panoda, apartmandaki iki grup arasındaki çatışmalar yüzünden oldukça kaba bir dille yazılan uyarılar yerine ciddi bir yönetim kurulu çağrısı vardı. Her seferinde yaptığı gibi vekâlet vermek yerine, katılmaya karar verdi. Bodrum katındaki küçük odada 52 dairelik apartmanın yönetim toplantısına 10 kişi katılmıştı. Şu anki yönetici, oturduğu evin eski sahibiydi. Diğer katılımcılar da kelli felli erkeklerle “cık cık cık” çı yaşlı kadınlardı. Daha toplantının başında yeni yönetici belirlenmesinde gerilmişti. Neredeyse onu yapacaklardı yönetici. Devamı da gergin geçiyordu. Yönetici:
- Hem çalışmıyor hem de bizi şikâyet etmekle tehdit ediyor. Hiç utanma yok bu adamda.
- Siz sigortasız çalıştırırken utanmıyorsunuz da…
Anne ve babasını “Komşular hiç birbiriyle görüşmüyor. Efendim biz böyle olsun istemiyoruz. Bu pazar bize buyurun” diye evine çağırıp, onları arkadaşlarına deterjan satmaya ikna etmeye çalışan üst komşusu karşı gruptandı:
- Ben ta başından söylemiştim. Sigortasız çalıştırmak başımıza iş açar demiştim.
- Sigortasız çalışan o, başına iş gelen biz öyle mi…
Cıkcıkçılardan biri de konuştu:
- Karısı da Hakan Bey’e ne demiş biliyor musunuz? “Hakan Bey” demiş, “Siz kızınızı Amerika’da okutuyorsunuz. Ben de oğlumu Göztepe’de okutmak istiyorum çok mu!” demiş. Yahu bu kadın kendini ne sanıyor, kimle kıyas ediyor kendini!
- Çilay Hanım var ya, hepinize bin basar…
Konuşulanların hepsini hayretler içinde dinlemiş, bir sürü şey söylemek istemişti. Ama nasıl söylesindi, birisi müsteşar yardımcısı (öyle olmalıydı; hep resmi plakalı şoförlü bir araba onu alıyordu), öbürü bu apartmanı da yapan müteahhit, diğeri avukat koca koca adamlardı. Yaşlı kadınlara ise bir şey anlatabileceğine kesinlikle inanmıyordu. Böyle şeyler düşünedursun, ne yapıp edip atma kararı alınmıştı zaten.
- Çağıralım Memduh Efendi’yi, söyleyelim. Hepimiz bir arada olursak daha iyi olur.
- Ben çıksam? Eşi bize temizliğe geliyor da…
Çıkarken Memduh Efendiyle göz göze geldi. Başını eğerek geçti.
Çilay Hanım temizliğe gelmeye devam ediyordu. Sultanbeyli’deki evlerine gitmektense, çocuklarının nispeten daha iyi okullarda okuması için Fikirtepe’de bir eve çıkmışlardı. Erken gelişlerinden birinde ufaklığı da evde buldu. Ona boya kalemiyle resim defteri hediye etti. Çilay Hanımın, çalışmaya gelirken çocuğu bırakabileceği bir yeri yoktu. Olanları kızgın kızgın anlatıyordu. Yöneticiler, yaşadıkları bodrum katında işgalci olarak bulundukları gerekçesiyle polis gücüyle atma kararı aldırmışlar, haftada sadece iki gün çalıştığını söyleyerek sigorta cezasını ödemeleri gerekenin çok altında ödemişlerdi. Anlatırken gözlerinin içine bakıyordu. Kadının öyle bir iması var mıydı bilmiyordu ama kendisini suçlu hissediyordu. Sonuçta onun başına gelenlerin bir parçasıydı. Kadın işini bitirip evden çıktıktan sonra ücretini arttırmaya karar verdi. Sonra telefon çaldı. Arayan bir arkadaşıydı:
- Abi işin var mı? Gel caddeye inelim.
- Tamam abi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder