En İyi Dostum


Ayşe Orbay Kaya

En yakın dostum, en iyi arkadaşımmış. Bilmiyordum. Onu terkettikten sonra anladım. Onu terkettikten bir kaç saat sonra değildi belki ama bir-iki günden fazla da sürmedi bunu anlamam. Bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.
Kendi kendime konuştuğumu, düşündüğümü, olayları değerlendirdiğimi zannettiğim zamanlarda oymuş beni ayakta tutan. Şimdi her şey yeniden başlıyor. Kendimi yeniden tanımam gerekiyor. Ayrıca yeniden tanıtmam gerekiyor. En sinirli, en mutsuz, en çaresiz hissettiğim anlarda duygularımın tüm yoğunluğunu o taşıyormuş.

Kafamı kaldırıp, gözyaşlarımı sildiğimde, her şeyi kafamdan geçirmeyi bitirip tekrar gözlerimi açtığımda, gücümü toplamış olarak ayağa kalktığımda, aslında tek başıma taşımıyormuşum onca ağırlığı. En yakın arkadaşım hepsine tek tek omuz veriyormuş. Şimdi tüm dertlerimi, mutsuzluklarımı, uğradığım haksızlıkları, yaşadığım şımarıklıkları, paylaşılmayan-umursan-mayan neşelerimi tek başıma yaşamayı öğrenmem gerekiyor. Bugüne kadar sesimi çıkarmadığım, kendi kendime çözüyormuş ya da içime atıyormuş göründüğüm olayların her bir benzerinde üstesinden gelmeyi öğrenmem gerekecek. Çünkü ben onların hiçbirini içime atmıyormuşum, sevgili dostumun omuzlarıma yüklüyormuşum. Kendi kendime çözmüyormuşum, o hep destek oluyormuş. Artık o yok ve zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum. Bugüne kadar karşımdakini yaralamayayım, kavga olmasın, tartışma çıkmasın diye ağzımdan çıkmayan tüm o sözleri, küfürleri, haykırışları sevgili dostum karşılamış, aslında hepsini ben onunla söylemişim. O ise büyük bir sadakatle saklamış hepsini çevremden; kimse görmeden, duymadan, ben kötü olmadan rahatlatıvermiş beni. Onunla daha iyi, anlayışlı bir insan olabilmişim.
İyi günlerde yanımda destek olmasından bahsetmiyorum. Ben tek başına bir kadın, yalnız, bir masada, gözler üzerine zaman zaman çevrilirken – soru dolu ve mütecaviz - hemen yanımda olup bana nasıl güç verdiğini mesela, başkaları ile göz göze gelmekten alıkoyduğunu. Ya da dost sohbetlerinde nasıl bir güç ve birlik verdiğini... Şimdi diğer arkadaşlarımla da görüşmek çok zor. Çünkü o yok sohbetleri taçlandıracak. Alışverişe gitmenin bir manası yok, onunla oturup bir kahve içemedikten sonra. Güzel bir yemeğin, plan yapmanın tadı yok. Sıcakta buz gibi bir bira içmenin... Yolculukların tadı olacak mı, bir molada onunla vakit geçirmedikten sonra. Bilmiyorum, olacaksa bile ne zaman olacak onu da bilmiyorum.
Hadi mutlulukların şiddetinin, coşkunun azalmasına biraz daha dayanabilir insan. Ama ruhum yaralandığında, üzüldüğümde, kendi kendime kaldığım o zamanlarda onun olmaması, gözlerime vuruyor doğrudan, gözyaşlarım taşıveriyor olmadık bir zamanda, mideme bir yumruk oturuyor. Kimseye diyemiyorum onu özlediğimi. Ben bile bilmiyormuşum ki onun en yakın arkadaşım olduğunu. Onsuz nasıl başedeceğimi unutmuşum…
Etrafımdaki herkes ona düşman. Onu nasıl sevdiğimi anlatmaktan yoruldum, onu savunacak da gücüm kalmadı, terkettim. Terkettiğim günden beri bir an olsun aklımdan çıkmadı. Daha önce de yaptım bu ihaneti ona ve her seferinde geri döndüm. Artık, bu yaşımda büyümek ve onunla başardığım her şeyi artık tek başıma başarabilmek gerek. Onu terkettiğim günden beri, ne zaman istesem yüzsüzce yanımda buluyorum onu, hemen kucaklayıveriyor. Ben istesem de o beni terket-mek istemiyor. Parmaklarımın arasındaki boşluğun yansıması bütün hücrelerime, mideme vuruyor. Gecelerce öksürmekten uyuyamadım onu terkettik-ten sonra. Yanımda bittiği zaman hemen hayır diyemiyorum ama bu sefer kalıcı olarak vedalaşmak istiyorum. Elimdeki kokusunu özlüyorum. O yüzden yavaş yavaş diyorum. Ürkütmeden onu. Uzun zaman alacak bu veda. Zorlanıyorum. 

Resim: Tolga Kaya

1 yorum:

  1. İçten, hissettiren, alıp götüren bir yazı. Veda çok zor. Yine de insan bir yerlerde Yarım kalmış gibi hissediyor. Elinize, kaleminize sağlık. (Ev, güneş, doğa, uçurtmalar ve kız çocuğu da çok güzel resmedilmiş bu arada)

    YanıtlaSil