Bilim ve Devrim: NEWTON

Kaya Tokmakçıoğlu

Marx, “Kapital”de görüngü ile öz arasında fark olmasaydı, bilimin kendisine gerek kalmazdı tespitinde bulunur. Bilimsel dünya görüşü bizlere yabancı bir kavram değil. Arkasındaki nice emeğin, çabanın varlığı; bugün insanı, dünyayı ve evreni daha rahat kavramamıza yardımcı oluyor. Kuşkusuz birikimli bir süreç bilim tarihinin kendisi ve bu süreçte baş rolü oynayan aktörler insanlık tarihine adlarını altın harflerle yazdırmışlar. Söz konusu Sir Isaac Newton olduğu zaman biraz durup düşünmemiz gerekiyor. Aynı anda fizikçi, matematikçi ve gökbilimci olan bir dehadan söz ediyoruz. Newton’da deha disiplinle buluştuğu için insan Tanrı’ya daha da yaklaşıyor, yaratıma ortak oluyor.
Rus asıllı, ünlü Fransız bilimkuramcı ve filozof Alexandre Koyré “Bilim ve Devrim Newton” adlı derleme kitabında bize oldukça detaylı ve iyi çalışılmış bir Newton portresi sunuyor. Hem bilim tarihini hem de felsefeyi oldukça iyi özümsemiş olması sayesinde Newton’u salt bir doğabilimci olarak değerlendirmeyip, O’nun bilimin kendisini de sorgulayan felsefeci yanını gözler önüne seriyor. Kitap, Koyré’nin çeşitli üniversitelerde verdiği konferanslardan ve bilimsel dergilerde yayınlanmış makalelerinden oluşuyor. “Sonsuz küçükler hesabı”, “hareket yasaları”, gökcisimlerinin hareketi, optik vs. kitapta derinlemesine tartışılan başlıklardan yalnızca birkaçı. Koyré, her şeyden önce 3 Kasım 1948’de Chicago Üniversitesi’nde verdiği derste Newton düşüncesinin bilim tarihi ve bilimin kendisi için olan önemini gözler önüne seriyor. Bilim tarihinde, kozmosun yıkılması ve uzayın geometrikleştirilmesi ile birlikte Newton’u bilimsel bir devrim yapmaya götüren sürecin başladığını belirtiyor. Newton’un bu sayede matematiksel doğa felsefesi yapması mümkün oluyor. Matematiksel doğa felsefesi ile madde ve uzayı özdeşleştiren Descartes’in aksine, madde ve uzayı birbirinden ayıran ve bilime ölçülebilirlik kavramını koyan Newton’un etkisi yüzyıllar boyu sürecek olan bir süreci açmasını da simgeliyor. Newton’un madde, devinim, uzay ve evreni bir arada tutan çekimden oluşan evren tasarımı kendisinden önceki ve çağdaşı bilim adamlarının tasarımlarına dayanmakla beraber onların yapmaya cesaret edemedikleri bir şeyi de gerçekleştiriyor: Evrene çekimle birlikte boşluk kavramının getirilmesi.
Newton, bilimin ayırıcı özelliğinin hiç kuşkusuz matematik ile deneyi birbirine bağlamasından, görüngülere, yani deneysel ya da (deneyler gerçekleştiremediğimiz astronomideki gibi) gözlemsel verilere matematiksel açıdan yaklaşmasından olduğunu da çok sık söylemiştir. İşte, modern bilim yukarıdaki önerme üzerine temellenir. Deney ile kavramsallaştırmanın ayrılmaz birliği Newton için oldukça önemli olmakla beraber, bu birlik Newton sonrası fiziğin ayrılmaz parçası olmuştur.
Koyré’nin ikinci bölümde anlatmaya çalıştığı Newton’da kavram ve deneyimin birliği aynı zamanda O’nun iyi bir felsefeci olduğunu da gösterir. Önsavlara olan düşmanlığı ve onların doğa felsefesinde hiçbir yerinin olmadığı Newton için tartışılmazdır. Bu en belirgin kendini optik üzerine olan çalışmalarında gösterir. Renk görüngülerini açıklamasında Newton’u dönemin diğer ünlü bilim adamları olan Boyle ve Hooke’dan ayıran O’nun ölçüm yaptığı olgusudur. Aslında Newton deney yaparken doğanın matematiksel yapıda olduğu önkabulünü aksiyom olarak alır ve gerçekliğin karmaşasını böylece çözmek ister. Deneysiz önsav uyduranları sapkın olarak nitelemesi bu yüzdendir.
Kitap ilerleyen bölümlerde Newton’un düşüncesinin Descartes, Galileo ve Platon’un düşüncesi ile ortak ve ondan farklı olan özellikleri üzerinde durur. Felsefeci Newton sosyal bilimcilere çok önemli bir kaynak vazifesi görür bu bölümlerde. Aslına bakılırsa tüm bilim dallarının tümel bir bilimin parçaları olduğu tezini Newton’da bulmak mümkündür ve Newton’un neden büyük bir iştahla bilimin birçok dalında eser verdiğini anlamak da O’nun bu tümelliğe olan bitmez tükenmez arzusunu anlamakla mümkündür. Edmund Halley “Principia Mathematica”nın önsözünde gerçekten doğru söylemişti: “Başka hiçbir ölümlü tanrılara bu kadar yaklaşamaz.”
Marx’ın tespiti hiç kuşkusuz doğruydu. Newton, görüngü ile özün karşıtlık içindeki birliğini çok iyi sezmiş ve bütün hayatını bu birliğin sentezlenmesine adamış bir insandı. Bilim tarihinde gerçekten devrim yapmış bir kişi varsa, O da Newton’dur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder