Merhaba,

En çok adres sorulan aylardan biridir Ekim. Şehre yeni öğrenci ve veliler gelmiştir, yurtlara yerleşilir, evler tutulur, kısacası yeni bir dönemece keyifle girmenin heyecanı yaşanır. Yapraklar kurur, yaprakların üzerine basarak eğlenenlere gün doğar, ağaçlar çıplaklıklarından utanmış gibi mazlumdur... Peki ya edebiyat ne yapar her sonbaharda? Kurumaz, aksine coşar, adresini bilir, kekremsi tadını şairlerin yüreklerine bırakır, kelime olur akar. Attila İlhan “Oysa ben akşam olmuşum yapraklarım dökülüyor usul usul, adım sonbahar” demiştir. Nâzım Hikmet’in yüreği ise Piraye’nin kelimeleriyle dolmuştur. Bir sonbahar gecesinde elinde tuttuğu kaleminden – belki de- hapishane duvarına, kelimeler sunmuştur:

 
Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar...



Bu sonbaharda Çekmece’mize dökülen yapraklardan bir demet sunuyoruz size. Keyifli sonbaharlar dileğiyle...













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder